24 Ekim 2015 Cumartesi

Çetin Altan -Ali Şeriati ve GURWİTCH

Enternasyonalist Davos kapitalizmi ve nasyonalist Caracas sosyalizmi...
Çetin Altan ...
Çetin Altan'ı sevmiştim ...
Muhtemel dönek olduğu için ...
Döneklik çok göreceli, nereye döndüğüne bağlı ...(çocukları için yanıldım :)
Benim gibi olanlar fazla mütecessis, sürekli şüphe ediyor bilgisinden ...
Büyük Kızım yüksek lisans yapmaya başladı ve dün gece bana
- baba dediği şu Şeriati- Gurwitch diyaloğunu bana bir daha anlatsana ...
smile ifade simgesi Bu diyalog hayatımı değiştirmişti ...Ne ideolojim ne atalarımdan bulduğum DİN...
smile ifade simgesi Güya solcuydum ...Üstelik CHP(!) liydik de ,bu nasıl oluyor demeyin,öyleydik işte

Bir bok bilmiyorduk ...

Şuan ki İslamistin veya tarikatçının durumunu düşünün veya bir Milliyetçinin veya sosyalistin ..
Bildiğini zannediyor ama bir bok bilmiyor ...

Marksın kavramsallaştırdığı terminolojiyi kullanıp bir bok bilmiyorlar bunların dönek olması mümkün değil ...

Hegelin diyalektiği,Marxsın diyalektiği ve Gurwichin diyalektiği ...

Sıkıntım Yaşadığım yerin çok verimsiz olması ...
Okuyan sadece kendi ideolojisini okuyor ...

Düşünün hala iktibas dergisi ile islamın sosyolojisini siyasetini iktisat doktrini anlayacak bir Müslüman dönek olabilir mi ?

Halâ Hayrettin Karamandan veya Faruk Beşerden iktisat teorisini öğrenecek Müslüman nasıl bilgisini güncelleyecek ...

İşte Ali Şeriati  ve hocası bunun felsefesini sunmuşlardı sosyoloji öğrencilerine hende spontane bir sohbet ile, önceden düşünülmemiş, evvelden üzerinden çalışılmamış bir konu hakkında ...

GURWİTCH; değişim sosyolojisine  çok güzel örnek verir kendi hayatından ...
-Şeriati der! Ben bunları Yazdığımda yıl kaçtı?

Ş:-1954 
G:Fakat ben 1954 senesinde ölmedim. Şu anda 1961 senesindeyiz ve hala yaşıyorum. Yani 1954 ‘ten 1961’e kadar yaşadım ve düşündüm. Oysa sen 1954 senesindeki Gurvitch’e dair bazı tanımlar anlatıyorsun. Hem de 1961 senesinde varolan Gurvitch’in yüzüne karşı ..Ve eğer 1954 senesindeki sözüm ile 1961 senesindeki sözüm aynı olsa idi bu benim için fazilet olmayacaktı..Bu benim duraklamam ve durağanlığım olurdu. 1954 senesinden beri boşuna yaşamış olacaktım …“
işte hayatımı değiştiren olay buydu ...

Eğer karşında hala eski tüfek birileri varsa  salla gitsin derim, hiç dinleme tartışmaya girme...

Benim çevrem ise hep bunlarla dolu ...
Ne Milliyetçisi ne sosyalisti Ne islamisti ...
Kendi gettoları içinde yaşıyorlar...
  

İşte Çetin Altan'ın da onlarca yazısını okumuş biri olarak hep bu makalesi aklımda kaldı, ne kitabı be başka bir şeyi... smile ifade simgesi 

Buyurun meraklısına smile ifade simgesi
Diyalektik böyle mi anlaşılabilir aktarılır smile ifade simgesi
Enternasyonalist Davos kapitalizmi ve nasyonalist Caracas sosyalizmi

Önce Marksist, yahut bilimsel diyalektiğin kabaca bir özetini yapmaya çalışalım:

1- Kozmos, yahut doğa, yahut kâinat, yahut evrendeki tüm varlıklar sürekli bir değişim halindedir.
2- Evrendeki değişim, mevcudu, yani "statü"yü temsil eden "tez" ile, ona karşı çıkan "antitez"in çatışması sonucu; yeni bir boyutta, yeni bir "sentez" yaratarak sürer gider.
3- Yeni bir boyutta, yeni bir "sentez" oluştuğunda; daha önceki "antitez", kendi çabasıyla, yaratılmış ve durağanlaşmış "statüko"yu sahiplenir ve yeni değişimlere karşı çıkarak, "tez" kimliğine bürünür.
***
Kozmos, yahut doğa, yahut kâinat, yahut evrendeki "diyalektik" değişimin, "yer" küresi üstündeki insan toplumuna nasıl yansıdığı da şöyle özetlenebilir:

1- İnsanoğlu, kendi yaşamını kolaylaştırmak için; Kozmos, yahut doğa verilerini kullanmaya başlamış; örneğin ateşi, tekerleği, kazmayı, küreği, atlı arabayı, rüzgâr enerjisiyle giden yelkenli tekneyi hem keşfetmiş, hem icat etmeye başlamıştır.
***
2- İnsanoğlunun, kendi hayatını kolaylaştırmak için kullanmaya başladığı her yenilik; örneğin buhar enerjisi, elektrik enerjisi, nükleer enerji vs.; insanoğlunun toplumsal yaşam düzenini de değiştirmeye başlamıştır. Ve bu değişim de, yine -tıpkı doğada olduğu gibi- "tez" ve "antitez çatışmasının yarattığı, yeni bir boyuttaki yeni bir "sentez"le sürüp gitmektedir.
***
3- 19. yüzyılda, değişen enerji kaynakları ve üretim araçlarıyla, önemli bir sermaye birikimi sağlamış ve madenlerin, fabrikaların, iletişim ve ulaşım araçlarının mülkiyetine sahip olmuş yerel kapitalistler; büyük ölçüde kendilerinin biçimlendirdiği "ulus-devlet" modeli içinde, aşırı milliyetçi, yani nasyonalist olmuşlardı.
***
4- Kentlerdeki fabrikalara akarak, işçi sınıfını oluşturmaya başlamış olan eski köylüler ise; bu "statüko"nun değişmesini istiyor ve kapitalizmin nasyonalist "tez"ine karşı, dünyadaki tüm işçilerin birleşmesini amaçlayan bir "antitez"in, "enternasyonal" marşını söylüyorlardı. 1848'in ünlü "Manifestosu" ile 1871'in "Komün" eylemleri bayraklaşıyordu.
***
19'uncu yüzyılın ortalarından, günümüze kadar geçen 150 yıllık bir zaman içinde; "tutucu statükocularla, ilerici değişimciler" sürekli çatışarak, değişik boyutlarda yeni sentezler oluşturdular.
Ve derken, iletişim ve ulaşım araçlarındaki değişmelerle, yeni bir "küreselleşme" süreci çıktı ortaya.
Aynı zamanda "ulus-devlet" modeli de aşılıyor ve "dünya vatandaşlığı"na doğru bakan, bir "Avrupa vatandaşlığı" etlenip kemikleniyordu.
***
Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu, evrensel boyuttaki kapitalistlerle "yer" küresinin gelişmiş kesimindeki politikacılardan örgülü...
Çözüm aradıkları sorun, işsizlik ve yoksulluk...
Çözüm için üstüne abandıkları çare, bilgi ve yaratıcılık...
***
Nasıl oldu da eski yerel ve nasyonalist kapitalizm, global ve enternasyonal bir döneme geçti; özetlemeye çalışalım:
1- Değişen teknolojiler ve üretim araçları; işçi sınıfının emeğiyle enerjisine gereksinmeyi azaltıyor ve işsizlik yaygınlaştıkça yaygınlaşıyordu...
***
2- Yeryüzündeki yoksulluğun temel nedeni; sadece kapitalizmin işçi sınıfını sömürmesiyle, geri kalmış bölgelerde gelişmeyi engellemiş olması değildi. Yerel politikacıların saltanat savurganlığıyla, kendi ortamlarında giriştikleri çatışmalar ve silah alımları da, koyulaştırıyordu yoksulluğu...
***
3- Tıkırı yerinde olan yerel politikacılarla yandaşları, küreselleşmeye ve özellikle de evrensel ekonominin kapitalist enternasyonalizmine karşı çıkıyorlardı. Çünkü böylesi bir dış dinamik, kendi "statü"lerini ırgalıyor du.
***
4- Enternasyonal kapitalizm, yeni pazarlar açmak ve yoksul yığınları da, müşteri olacak bir zenginliğe kavuşturmak durumundaydı. Vaktiyle Karl Marx, sınıflar zıtlaşmasının aşıldığı bu döneme "non-antagonist" dönem, yani "uyumlu zıtlaşma" dönemi demişti.
***
5- Sınıflar arası zıtlaşma bitmeye başlamış, ama işsizlik artmış; teknolojideki onca aşamaya karşın, yoksulluk sorunu çözümlenememişti.
***
6- Öncelikle yerel egemenlik saltanatlarının savurganlığını ve silaha akan milyarlarca doları, küresel bir denklem içinde yeniden yönlendirmek ve yatırımları da globalleştirmek gerekiyordu.
***
7- İşsizliğin bir nedeni de, Uzay Çağı'na uygun olan bir meslekten yoksun bulunuştu. Eğitim düzenleri, Uzay Çağı'nın çok gerisinde kalmıştı. Ve artık dönem, "rutin bir işte çalışma" değil, her alanda bir "yaratıcılık"a yumulma dönemiydi.
***

8- Caracas'taki antiglobal sosyalizm doruğu, "ulus-devlet" modeli içinde, aşılmış bir "statü"ye sahip çıkıyor ve nasyonalizme yapışıyordu.

9- 1848'in işçi enternasyonalizmi, günümüz sentezinde "statükocu" olmuş ve karşısında; işçi sınıfına gereksinmesi azalan bir kapitalizmin global denklemleriyle, asla sermayeciliğin işine gelmeyen evrensel yoksulluğa bir çözüm arayışını bulmuştu.
***
10- Eski ilericiler, gericiliğe düşmüşlerdi. Uzay Çağı ilericilerinin bakışları, "ulus-devlet" modelinin ötesinde "dünya vatandaşlığı"na dönüktü.
***
İnsan ömrü en çok 4 bin 500 hafta...

Bilimsel diyalektiğin yarattığı sentezler ise, yüzlerce yıllık grafikler çiziyor. O nedenle de, özellikle yerel statükocular "gün bugün, saat bu saat" oportünizmiyle, demagojik tabulara çengelleniyorlar.
Ve öfkeleniyorlar yeni ufuklara bakan sanat, düşünce ve yazı adamlarına...
***
50 yıl sonra kar yağdığında Beytülşebap'ın da yolları kapanmaz ve sancılı kadınlar, karları kürelemekte kullanılan kepçelerin içinde taşınmaz...

Enseyi karartmayın. İnsanlık kötüye gitmez, Türkiye de gitmez... İnanın ki Uzay Çağı'yla bütünleşebilen beyinler, çok daha rahat ve mutlu yaşayacaklar...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder