27/O1/2013 tarihinde Güvercinler meclisinde yayımlanmış bir yazım vardı.
İki Gün önce Yaşadığım yerde GEMLİK Esnaf ve sanatkarlar odası başkanlık seçimleri yapıldı. Seçime giren adaylar" hizmet" kavramın ortak dil olarak benimsemişlerdi.
Gerçekten bu kavga esnafa hizmet için mi verilmekteydi?Gerçekten bu kuruluş ortadan kalksa ,esnaflar perişan mı olacaktı?
Yine aynı şeklide,1971 den itibaren Muhasebecilik ve sonraki şekliyle Mali müşavirlik hizmeti veren büromuz Mali müşavirler odasına bağlıydı, bu oda şuan sadece Staja başlamak isteyen ve meslek mensubu olmak isteyen binlerce gencin önünde gerçek bir engeldir. İnanılmaz paralar alır, bir adayın adı staj olan süreci başlatabilmesi ve dosya açması için verdiği mücadeleyi oğlumdan biliyorum..
Sadece staja başlamak için önünde çok ciddi bir engel vardır. Staj öncesi o imtihanı geçmek için bayağı mücadele verilir. Her kalış bir sonraki imtihan için parasal kaynak bulmak demektir. Adı üstünde "staj" mesleğe hazırlanmanın ilk basamağıdır. Bu imtihanın mantığını kim ortaya koyabilir?
Üstelik başka bir gerçeklik bu stajı başarabilecek şuan mali müşavir olmuş kaç üye vardır?
Tabi meselenin özü ,o değildir. Meselenin özü her staj imtihanın ve oraya gidiş için yapılacak organizasyon ile elde edilecek parasal kaynaktır. Bu parasal kaynağa sahip olmak için bu örgütlerin seçimleri küçük iktidar savaşlarıdır.
Bunun yanına diğer meslek örgütlerini ilave edin. Baroları ,Mühendisleri, Mimarları,Ticaret odalarını hatta SENDİKALARI..
Bunu neden anlatıyorum? Türkiye'de ki iktidar savaşlarının bir parçasıdır bu meslek örgütleri.
Düzenin değişimi devlet denilen organizasyon üzerinden sermaye temerküz etmiş sınıflar için,meslek örgütü dediğimiz ekonomik çıkar amaçlı baskı grupları için istenen ve arzu edilen bir şey değildir.
Oligarşi dediğimiz işte bu dur.Siyaseti ve sermayeyi elinde bulunduran yöneten GÜÇTÜR.Yani bir seçilmiş iktidar vardır, birde asıl gizli dinamik ve etkin olan bu OLİGARŞİK İKTİDAR..
Seçimler bu güç odaklarının iktidar kavgasıdır...
***********************************************
Füsun Üstel meslekçilik akımının 1915 Durkheim’in korporatif düzen anlayışının
Osmanlı Lonca sistemiyle bağdaştırarak meslek örgütlerine dayalı bir düzen
önerisi Ziya Gökalp’a ait olduğunu ve siyasal halkçılığın tasfiye edemediği
iktisadi sınıfların içtimai halkçılıkla ortadan kaldırılacağını savunduğunu
söyler. Gökalp’e göre tların evriminde, sınıflı toplumların meslek devri
izleyecektir. Meslek devrinde ise,siyasal halkçılığın yok edemediği “iktisadi
tabakalar” ortadan kaldırılır, böylece içtimai halkçılık egemen olur. Türkiye
de Batıdaki gibi toplumsal sınıfların bulunmadığı iddiasından hareket eden
gruplar, gerçek bir halk egemenliğinin ve bu arada dayanışmanın ancak mesleki
temsille sağlanacağını savun muşlardır.[1]
Öte
yandan mesleki kuruluşların kamu kurumu niteliğinde kabul edilerek,
Anayasada“idare” başlığı altında düzenlenen (m.135)mesleki grupların bürokratik
yoldan belirlenen tek bir ulusal çıkar anlayışı etrafında toplanmasını ön gören
korporatif bir anlayışı yansıtmaktadır.
Böylece
mesleki kuruluşlar bazı imtiyazların devlet tarafından sağlanması karşılığında
resmi ideolojinin zorunlu sonucu sayılan devlet politikalarını
desteklemektedirler.[2]
“
Devlet sivil toplumu da bizzat kurmaya ve örgütleme kalkışmıştır, .Etrafımıza
baktığımızda mevcut hükümetlerde dahil tüm hükümetlerin muhatap aldığı yani
”akredite” ettiği ve kamu oyuna sivil toplum örgütü olarak sunduğu öne
çıkardığı kuruluşların neredeyse tamamı özel kanunlarla kurulmuş kamu kurumu
niteliğindeki meslek
Kuruluşlarıdır.
Dev
bütçelere sahip bu kuruluşlara o meslek mensupları, mesleklerini icra edebilmek
için üye olmak ve aidatlarını ödemek zorunda bırakılmaktadır.[3]
Burada
açık olarak söylemek istediğimiz ekonomik çıkar amaçlı baskı grupları olan
meslek örgütleri sivil toplum değildir.
Bu
konuda Prof. Levent Köker,
“meslek
odaları ya da barolarda STK olarak değerlendiriliyor halbuki buralarda üyelik
mecburi olduğu için buralar STK olarak değerlendirilemez. Mesela ATO başkanı
bir sivil toplum kuruluşu ya da mensubu gibi değildir. Çünkü ATO hem üyeliğin
mecburi olduğu bir kuruluş, hem de ekonomik çıkarı temsil ediyor.
Ama
gel görkü ATO başkanı Kıbrıs meselesinde çıkıp çokta milliyetçi bir bakış
ortaya koyabiliyor, buda sivil toplum diye gündeme getiriliyor”4
Sonuç
olarak Meslek örgütleri, kendi içindede iktidar kavgalarının verildiği,
seçimlerinin bir hayli sert geçtiği, yönetici kadrolarının elde ettiği sosyal
statü ile toplumda bir hayli itibarlı konuma yükseldiği, saygınlık kazandığı
örgütlerdir.
1-“1915
Durkheim’in korporatif düzen anlayışının Osmanlı Lonca sistemiyle bağdaştırarak
meslek örgütlerine dayalı bir düzen önerisi Ziya Gökalp’a ait olduğunu ve
siyasal halkçılığın tasfiye edemediği iktisadi sınıfların içtimai halkçılıkla
ortadan kaldırılacağını savunduğunu söyler. Gökalp’e göre toplumların evriminde
sınıflı toplumların meslek devri izleyecektir. Meslek devrinde ise
Siyasal
halkçılığın yok edemediği “iktisadi tabakalar” ortadan kaldırılır, böylece
içtimai halkçılık egemen olur.”FUSUN ÜSTEL.
Makbul
Vatandaşın peşinde, Füsun Üstel Sh/232-233
2-Liberal
Düşünce sayı 24;Yavuz Atar Sh/179(Mustafa Erdoğan-Liberal toplum Liberal
Siyaset.
3-
Türkiye de Devlet ve İnsan hakları. Mazlum der eski Genel başkanı. Yılmaz
Ensaroğlu Sivil Toplum Ocak/haz.2006.
4-PROF
Levent Köker, Sivil Toplum Oc/Mart/2004 Mülakat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder