16 Nisan 2014 Çarşamba

Sembolik kapital ve Galat-ı meşhur ezberler..

Toplumsal hafızamızı iğfal eden galat-ı meşhur ezberlerdir. Bu ezberleri bozmak, bireyin zihin konforunun bozulmamasıyla yakından alakalıdır.
 
İnsanımız; klişe ezber ve Marksist ideolojiden ödünç aldığı 3-5 kavramla sosyal süreçleri tanımlamaya kalkıştığında ortaya tam bir aymazlık çıkmakta... 
 
Değerli Akademisyen, Prof. Dr. İlhami Güler’ Fransız sosyal bilimci Pierre Bourdieu’nin“İnsanların birçok günlük davranışlarını ve toplumsal ilişkilerini açıklamak için geliştirdiği bir kavram vardır SEMBOLİK KAPİTAL-SEMBOLİK META” der.

                       Kısaca herhangi bir toplumda tarihi, manevi, kültürel değerler ve Semboller o toplumdaki kişiler ve gruplar tarafından ekonomik, siyasal güç ve çıkar elde etmek için çok rahat bir şekilde kullanılabilinir, fakat bunun bilince çıkarılması veya itiraf edilmesi zordur.

                     Bu durum ”ikiyüzlülük” ahlaksızlığın ahlaka bir armağanıdır” der.(1)

       Özetle, bir toplum, hafızasına kayıtlı birtakım tarihi, manevi sembolleri, ekonomik ve                                                                                                                        

Siyasal güç elde etmek için kullanılabilmektedir.

                      Ancak sadece dini ve manevi değerler midir “SEMBOLİK KAPİTALE” dönüşen?  Köpek kendine atılan ve canını acıtan taşı muhatap kabul etmez ve taşa saldırmaz onun için dahi nedensellik ilkesi geçerlidir ve taşı atan “eli” arar ve ona saldırır.

                    Çünkü suçlu taş değil bizzat eldir. Yani insandır, yani sistemdir, yani kötü yönetimdir. Pascal  Salin’in vahşi olan kapitalizm değil “DEVLET” tir dediği gibi.

                   

                      Zaman Gazetesinin17/2/2011 tarihli yayını, bu tezimizi daha da netleştirmektedir. Hafızası kayıp bir toplum olarak, geçmişi çok çabuk unutmamız adeta milli özelliğimiz oldu. Şu an IMF siz yürüyen bir ekonomik yapı mevcut. Yani Vahşi kapitalist sistemin etkin bir ayağı olan IMF devre dışıdır. Peki bu IMF nasıl sömürebiliyordu? Hadi hafızamızın kayıt tarihini  19/şubat/2001 olarak belirleyelim. Ne olmuş tu IMF ile? Bu sorunun cevabını Zaman Gazetesi veriyor ulaştığı belgeleri yayınlayarak. O Meşhur üçlü koalisyonun becerisini tekrar hatırlatıyor. Zaman Gazetesi şöyle diyor.

                          “IMF YETKİLİSİNE BDDK'DA "ODA" VE "PARA "

 “Zor durumdaki Türkiye'de kurumlara yönelik bu tutumu takınan IMF'nin, buradaki işlerini takip için 'danışman' adı altında temsilci atadığı ortaya çıktı. BDDK ' dan  gizli yönetici olarak adlandırılan Marc Carawan isimli şahıs ve arkadaşlarına 249,6 bin dolarlık ödeme yapıldı. Bankacılık Üst Kurulu'nun 18 Eylül 2002 tarihli kararında da bu ödeme kayıtlara geçti. Fon ile varılan sözlü mutabakat çerçevesinde bu rakamın 149 bin 600 dolarlık kısmının BDDK, geriye kalan kısmının ise TMSF tarafından ödenmesine karar verildi. Fon'un danışmanlık hizmet bedeline ilişkin ödeme dokümanı Ağustos 2002'de tebliğ edildi. O dönemde BDDK başkanı olan Engin Akçakoca'nın kurula gönderdiği yazıda, "IMF tarafından Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi Programı'nın hazırlık ve uygulama aşamasında kurumumuza teknik destek hizmeti sağlanmasına karar verilmiştir. Söz konusu teknik destek hizmeti, IMF'nin de mutabakatı ile çeşitli danışmanlar (Marc Carawan ve arkadaşları) tarafından yürütülmüştür. IMF tarafından kurumumuza gönderilen 23 Ağustos 2002 tarihli dokümanda, söz konusu hizmetlerin tamamlanmış olduğu belirtilerek, bu hizmetler için harcanan tutardan kurumumuzun payına düşen toplam 249.600 doların ödenmesi talep edilmektedir." ifadelerine yer veriliyor. Akçakoca'nın talebi üzerine kurul, konuyu 18 Eylül 2002'de karara bağladı.

IMF, kredi için 'üç bankaya el koyun' dedi, görevlisini de BDDK'ya  yerleştirdi”(2)  Demek ki sömürü “biz” olmadan gerçekleşmiyor. Demek ki sömürüyü gerçekleştirdiğine inandığımız o aşkın kavramlar “bizim” hatalarımızla ete kemiğe bürünüyor. Onlar bizimle hayat buluyor. Aslında bu soruların cevabı basittir. Herkes tarafından bilinir.           

                                Ancak analitik sorgulama, sosyolojik düşünme tarzı gereklidir ve suçu “TAŞ” ve TAŞI ATAN EL” örneğindeki gibi topu taç’a atmadan aşkın ve tanrısal güç vehmettiğimiz kavramlara özel misyon yüklemeden gerçekleşebilir. Siyonizm, vahşi kapitalizm, liberal kapitalist sistem, sekülerizm vs . Kapalı toplumlarda bu aşkın kavramlar, sosyal süreçleri açıklamak için yeterlidir. Tembel zihinler bu kavramları afyon gibi  kullanır. Kendi Hatalarımızı maskelemek için kullandığımız bu kavramlar bizi rahatlatır ancak sorunlar bütün haşmetiyle yine karşımızda durur. Şunun adını doğru koymayı bir becerebilsek birçok sorunun kökenine inebileceğiz. İbn-i Haldun doğduğunda Marks da yoktu, Adam Smith de ancak Allahın İktisat yasası mevcuttu, sorun bu yasaların keşfiyle alakalıydı.Bu yasalara sırtını dönen ve hukuk üretmeyen,(Adalet)Kurumlarını denetleyemeyen toplumların akibeti bu dur.2002 deki Türkiye örneği,bürokrasi sınıfının gözü önünde batırılan bankaları ve daha bir çok olumsuzluğu analitik sorgulama yerine,şablon ve taklidi kavramların arkasına sığınarak işi idare etmek isteyenlere şunu sorabiliriz vahşi kapitalizm tatile mi çıktı? Bankalar şimdi niçin batmıyor/batırılamıyor? Ziraat Bankasının görev zararı niçin oluşmuyor?                                                                                                                       

                                Ve meraklısı için (okuyacak için) İbn – Haldun’un görüşlerini(inşallah) bir sonraki yazımızda sunacağız..                                                                                             

                                                                          

                                                                               

                                                                                                                            

 1-İlhami Güler islamiyat/  kitabiyat Bülten Atatürkçülük ve Atatürk Sem.Kap.

 2-17/2/2011TarihliZaman gazetesi. 

                                                                          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder