"Değiştirilemez
yasalar koymak,
ölülerin dirilere hükmetmesidir." Thomas Paine
Hafızamız sorunlu, geçmişte kim ne demiş, ne yapmış çok çabuk unutuyoruz.
Bir zamanlar bir ZAMAN gazetesi vardı.. Örneğin Bir ERGÜN BABAHAN vardı...
Ergün Babahan’ın 30.Mart.2011 tarihli yazısında,
TÜSİAD’IN
çekirdek kadrosunu 5–6 ailenin temsil
ettiğini, başkanından, yönetim kurulunda
kimlerin olacağına kadar bu yapının karar verdiğini bildiriyordu
Bu kadro, Statükocu,
laikçi, askeri bir kadroydu.
Bu kadronun
kopkoyu kırmızıçizgilerinin olduğunu seçilmesine karar verdiklerinin bu
çizgilerin dışına çıkması halinde bu kadronun devreye girdiğini belirterek bu
kadroyu derin “TÜSİAD” olarak nitelemekteydi. (30.03.2011 derin TÜSİAD, TÜSİAD’
a karşı)
Konu: Tüsiad'ın bünyesinde hazırlanan 1982Anayasasının
“Değiştirilmesi dahi teklif edilemez “ilk
üç maddesinin, birinci maddesi hariç (
Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir)diğer iki maddesinin
değiştirilebilir ligini tartışmaya açan raporun içeriği idi. TÜSİAD raporun
yanından kısa bir süre sonra çark etmişti.
Tepkiler
gecikmedi. Örneğin; ”MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli meseleyi, hezeyanı
Boyner ailesini ticari anlamda boykot çağrısına kadar taşıdı”(Eser karakaş
30.11.2011 Tarihli star gazetesindeki yazısı
) AKP Grup Başkan vekili Sayın Suat Kılıç, CHP Genel Başkanı sayın
Kemal Kılıçdaroğlu da benzeri tepkiler verdi.
Aslında konunun
akademik boyutta tartışılması yeni değildi.
Vahap Çoşkun (Dicle üniversitesi) 28.3.2011
tarihinde Zaman Gazetesi yorum köşesinde, Thomas Paine'den alıntıladığı bir cümleyi
yazısının başlığına taşıyarak şöyle diyordu;
"Değiştirilemez yasalar koymak, ölülerin dirilere hükmetmesidir."
diyen Thomas Paine ile hem fikirim ve
yeni bir anayasa yapmayı düşündüğümüz bu süreçte hepimizin Paine'nin şu
sözlerine kulak vermemizin faydalı olacağını düşünüyorum:
"Dünya
nasıl yönetilirse yönetilsin, onu kim yönetirse yönetsin, kendilerinden sonra
gelen yeni kuşakları sonsuza kadar bağlama ve kontrol etme ya da onlara sonsuza
dek hükmetme hakkına ve gücüne sahip, ne bir parlamento, ne bir zümre ne de bir
kuşak olmuştur, olacaktır ve olabilir. Böylesi yasaların hepsi kendiliklerinden
geçersiz ve hükümsüzdür; çünkü bu yasaları çıkaranlar, ne yetkileri, ne güçleri
ve ne de uygulama şansları olan işlere yeltenişlerdir. Her devir, her kuşak,
her konuda kendinden önceki devir ve kuşaklar kadar serbest olmalıdır. Küstahça
ve boş yere, yaşayanları mezarın ötesinde yönetmeye kalkmak despotizmin en
gülüncü ve en terbiyesizidir... Her kuşak kendi koşullarında yetkilidir ve öyle
olmalıdır. İşleri düzenleyecek olan dirilerdir, ölüler değil."
Vahap Çoşkun
1924 ve 1961 Anayasalarında değiştirilemez hükmün
Sadece “Türkiye Devleti Bir
Cumhuriyettir” maddesi olduğunu belirttikten sonra; 1982
Anayasası'ndaki ilk üç maddenin "Cumhuriyet'in kurucu iradesi"
olduğunu söylemek, toplumda sanki Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne kadar bütün
anayasalarda bu maddelere yer verilmiş gibi bir algının doğmasına sebebiyet
veriyor. Oysa bu yanlış bir algıdır, gerçek farklıdır.
ANAYASA HUKUKÇULARI ARASINDAKİ TARTIŞMA YENİ
DEĞİL: Anayasa hukukçuları arasındaki bu tartışma yeni değildir. Nitekim Vahap Çoşkun: “Bülent Tanör, 1982 Anayasa koyucusunun gereksiz ve aşırı bir hassasiyet
göstererek değiştirilemez sayılmalarına hiçbir gerek bulunmayan maddeleri de
değiştirilemez hale getirmesini eleştirmiştir. Tanör'e göre, değişmezlerin
sayısının artırılması ve kapsamının genişletilmesi son derece ciddi bir
sorundur. Zira değiştirilemez maddeler vasıtasıyla "bir ülkenin yakın ve
uzak geleceğinin dondurulmak ve ipotek altına konulmak istenmesi, gelişme ve
insan aklına saygı gibi kavramlar açısından da gayet haksız ve zoraki bir
dayatmadır.” “Mümtaz Soysal,
anayasalarda değiştirilemezlik sıfatı kazandırılacak hükümlerin çok titizlikle
seçilmesi gerektiğini belirtmiştir. Soysal'a göre, dokunulmaz hükümler, ancak
dokunulduğu takdirde devletin temel niteliğini değiştirecek derecede önem
taşıyan maddelerle sınırlı olmalıdır. Bu bağlamda Soysal, 1924 ve 1961
anayasalarındaki düzenlemenin doğru olduğunu belirtmekte” “Erdoğan Teziç'in başkanlık ettiği bir heyet
tarafından TÜSİAD için hazırlanan 1992 tarihli anayasa taslağında da aynı
yaklaşım benimsenmiştir. Aralarında Fazıl Sağlam, Necmi Yüzbaşıoğlu ve Süheyl
Batum gibi isimlerin bulunduğu heyetin hazırladığı taslakta, dönemine göre,
oldukça radikal sayılabilecek öneriler vardır”.(VAHAP ÇOŞKUN)
Bu isimler geçmişte neler söylemiş ,bu
gün ise bazıları akademik kariyerlerini köhne ideolojilere kurban ederek neler
söylemekteler. Ne dersiniz tartışılırsa bu ülke batar mı?
Nerden nereye; geçmişte tartışılmaz olan ne çok doğru bildiğimiz "yanlış" bu gün tartılabiliyor .
Dememiz o ki Galat-ı meşhur olarak bildiğimiz tüm konular ve kavramlar bu gün tekrar tartışmaya açılacak...
Milliyetçiler, Sosyalistler,İslamistler, hazırlıklı olsunlar çalışmadıkları yerden çok soru gelecek..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder