"Normal
ülkelerde politika problemlere çözüm bulma sanatıdır.
Bizde ise yok tan problem yaratma fikr-i musallatı."
Bizde ise yok tan problem yaratma fikr-i musallatı."
Yağmur
Atsız.
Bizde Siyaset meslek olarak görülmekte.En
azından ben öyle inanıyorum.Özellikle yerel siyasetçi(genelde öyle ya!) makama
taliptir. Belediyeciliği bilmesi önemli değildir.
Ya geldiğinde bir şeyler öğrenir,yada öğrenmeden
çekip gider.
Bu işi
aslında kaşarlanmış bürokrat götürür.Fen işleri çok önemlidir.
Belediyeciliği
cazip hale getiren bu servistir.
Bu sebeple,müteahhit
olanların uğrak yeri meclis üyeliğidir.
Hep düşünmüşümdür,Bir belediye başkanı Fen
işlerinin karıştırdığı haltlardan nasıl haberi olmaz diye...
Olmuyor
işte ...Veya bir ikinci şıkkı düşünmek istemiyorum.
Peki bu iş neden bu kadar cazip?
**************************
Zannediyorum
bu işi cazip hale getiren;maaş, makam aracıı birde ,sosyal statü simgeleri.Bunları
alıverseniz işin cazip tarafı da
kalmıyor.
Tabi hin
oğlu hinlik için kırk yıllık sosyalistin MHP den meclis üyesi olması veya tüm
servetlerini manipülasyon, ve rant kollama ile gayrimenkul zengini olmuş özel
ailelerin kuralsız ve ilkesiz sırf
meclis üyesi olmak için her fırsatı değerlendirmeleri istisna...
***************************
Merak ettiğim başka bir şey çoğu siyasetçi
neden okumaz?
Okuma göz–beyin birlikteliği ile ortaya
çıkan bir faaliyet tir. Bir başka ifadeyle gözün fotoğrafını çektiği
görüntülerin beyne iletilmesidir.
Okuyan
sembolleşmiş bilgiyi sentezler. Yani kelime ve kavramlardan oluşan sembolleri
birleştirir. Ve buna mantıksal bir tutarlılıkla bir araya getirir. Okuma
faaliyeti böylece oluşmuş olur. O halde okuma faaliyeti sağlıklı bir birey için
son derece anlamlıdır.
Buna rağmen
okumaz bir toplumuz. Gerçekten düşündük mü, Türk Toplumu niçin okumaz?
En çok
hoşumuza giden ve hakkında en çok konuştuğumuz konu, din ve siyasettir. Dini
takvim yapraklarından öğrenmek veya “bizim köyün çok derin bir hocası vardı ona
sordum” çabalarından öte hiçbir gayretimiz yoktur aslında. Siyaset de bundan
farklı değildir kanımca. Bundan 9-10 sene önce yerel siyasetçilerle yaptığımız
bir sohbeti hatırlıyorum. Belediyede etkin bir yerde bulunmuş bir kardeşim,”Abidin
ağabey anlayabileceğimiz bir dilde konuş “demişti. Çok şaşırmıştım. Halbuki kullandığım
terminoloji siyaset bilimine ait klasik günlük hayatımızda kullandığımız dille
alakalıydı. Kasabın, manavın, marangozun anlayamaması belki normaldi, ancak karşımdaki
yeri geldiğinde
“ben hayatımın 15 yılını siyasete verdim“ diyen bir
siyasetçiydi. Peki nasıl olurda beni anlayamazdı? Aslında bu kardeşimin
“siyaset” yapmaktan anladığı parti kadrolarında görev almak, meclis üyeliği vs.
türü işlerdi. Kesinlikle bu da siyaset yapmaktı, ancak orda konuştuğumuz daha
farklı şeylerdi. Örneğin Devletin ne olduğunu ,sivil toplum ,ekonomik çıkar
amaçlı baskı gruplarının,demokrasi teorisi ne göre bir siyasi partinin nasıl
olması gerektiği ,Anayasal demokrasinin ne olduğu sohbet konumuzdu.
Gerçekten
burada sorgulanması gereken bir şey yok mu?
Yarım Fakihin
dinden, yarım tabibin candan ettiğine katılıyorum, ya yarım siyasetçi? Siyaset
bilimi, felsefe ve sosyolojiden bağımsız siyaset düşünülebilir mi?
Hani darb-ı
mesel olmuş bir hikaye vardır. Körlerin bulunduğu köye
bir fil getirirler, ve körlerden bu fili tarif
etmelerini isterler. Her bir kör Filin değişik bir uzvunu tutarak fili tarif
eder. Kimi hortumunu tutar ve fil dediğiniz hortum gibi bir şeydir der. Kimi kulağını
tutar fil dediğiniz yaprak gibi bir şeydir der. Her kes el yordamı ile fil
tarifi yapar. Peki el yordamı ile siyaset yapılır mı?
Sosyal statünün
kapışılması, bürokrasi sınıfı ve halk tarafından tanınma ve saygı duyulma
arzusu, hatta arabamızın ön camına yapıştırmayı hayal ettiğimiz
mesleki veya siyasi kimliğimizi belirtir sticker,şüphesiz
itiraf edemediğimiz ancak hazzıyla yanıp tutuştuğumuz takıntılarımızdır.
Bununda makul ve anlaşılabilir bir tarafı da vardır.
Ancak dememiz o ki “unvan”dan önce “bilgi’ye” talip
olmamızın hiç mi değeri yoktur?
Siyasetin
baş aktörü siyasetçidir.Bu işin olmazsa olmazı dır.Son derece gerekli ve saygın
bir uğraştır,siyasetin açılımında,yönetme,teskin etme,sakinleştirme,sorun çözme
hatta Seven Nişanyan’ın etimolojik sözlüğündeki gibi, Arapça fiilin nihai
anlamı (azgın bir atı)teskin etme, yumuşatma anlamını dahi içerir.
SONUÇ YERİNE:
Kapalı toplumlarda halkın ateşi, siyasetçi eliyle yükselir, halkın tahriki,
öfke toplumu haline gelmesi de bundandır. Ülkemiz de ise demokratikleşme
konusunda çıta bir hayli yükselmekte, ideal boyutta olamasa da, ciddi gayretler
vardır. Her gün hain,
bölücü, suçlamalarının sorun çözücü ve giderici hiçbir
etkisinin de olmadığı ortadadır.
Sorunu çözmek için değil, daha fazla sorun yaratma
adına, ucuz siyaset yapmak, düşünülmeden ağızdan çıkan her sözün, günü
geldiğinde aleyhinize kullanılması kaçınılmazdır. Tıpkı bumerang gibi.Attığınızda
tekrar geri dönüp sizi vurma ihtimalide akıldan çıkartılmamalıdır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder